
25 Ağu ÇİN EKONOMİSİ ABD’NİN İZİNDEN GİDİYOR
GSYH bakımından ABD’nin ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, geride kalan yıllarda çok büyük bir hızla büyüdü. 2015 yılında yaşanan global durgunluk sebebiyle büyüme hızı yavaşlamış olsa da Çin halen ihracat temelli büyümesiyle göz önünüde. Ülke çift haneli büyüme rakamlarıyla kısa sürede dünyanın en zengin ikinci ülkesi haline gelmeyi başardı ve Çin halkı da GSYH açısından ciddi biçimde zenginleşmeye başladı. Bu zenginleşmeyi son yıllarda ülkenin bir lüks tüketim merkezi haline dönüşmesinden de anlamak mümkün.
Ancak Çin büyürken ülke içi dinamikler de ciddi biçimde değişti. 70’li yıllardan sonra rejimde yaşanan değişimle birlikte kapılarını dünyaya açan Çin, bunun faydasını ihracat anlamında görürken dünyanın geri kalananından da etkilenmeye başladı. 1978 yılında dünyada gelir eşitsizliğinin en düşük olduğu ülkelerin başında gelen Çin, bugün ise bu konuda ABD ile yarışır durumda. Ülkeye dair veriler incelendiği?nde ülkede en zengin %10’luk kesimin gelirin %41’i elde ettiği görülüyor. 1978 yılında ise bu oran %27 civarındaymış. Ayrıca toplumun en fakir %50’lik kesimi 1978 yılında gelirden %27’lik bir pay alırken bugün bu oran %15’e düşmüş durumda. Çin bu verilerle gelir dağılımı açısından Avrupa Birliği ve ABD arasında bir konuma bulunuyor. Fakat Avrupa Birliği’nde özellikle Fransa gibi ülkelerde gelir dağılımı daha eşit olma yönünde ilerliyor.
Çin ekonomik ve sosyokültürel yönergeler bakımından ABD’ye benziyor olsa da aslında rejim modeli tümüyle kapitalizme dönüşmüş değil. Ülke komünist düzeni terketmiş olsa da Devlet halen ekonomi ve şirketlerle iç içe durumda. Bu da Çin’i komünizm ve kapitalizm arasında bir ara model haline getiriyor.
Elbette GSYH bakımından Çin ile ABD arasındaki fark halen oldukça yüksek. Fakat Çin’in liderlik konusunda arzusu ve potansiyeli mevcut. Özellikle son yıllarda girişimciliğe yapılan yatırımlarda da bu vizyonu görmek mümkün. Ancak Çin, ABD’ye yaklaştıkça sosyokültürel bakımdan değişim geçirmeye devam edecek gibi görünüyor. Belki de günün birinde liderliği ele geçirecekler ancak bu olduğunda kendilerini ABD ile ciddi benzerlikler içerisinde bulabilirler.
Her ne olursa olsun Çin hem gelişimi, hem de nüfus potansiyeliyle büyük fırsatları elinde barındırıyor. Bu pazarın dışa daha açık hale gelmesi, kendi has zorlukları bulunsa da önemli kapılar açabilir.