Yurt dışındaki ilk ofisinizi nerede açmalısınız? 6 dakikada okunabilir

Yurt dışındaki ilk ofisinizi nerede açmalısınız? 6 dakikada okunabilir

Yurt dışına açılmak rekabetin ve yarışmanın giderek yoğunlaştığı günümüzde oldukça değerli. Birçok şirket sadece bulunduğu pazarın potansiyeliyle sınırlı kalmamak, döviz geliri elde etmek ve global bir şirket olma yolunda ilerlemek için gözünü dış pazarlara dikiyor. Bu elbette zorlu bir adım zira farklı bir kültür, farklı pazar koşulları, farklı kurallar ile ilgilenirken bir yandan da müşteriyi tanımak, yeni iş ortakları edinmek ve yatırım yapmak durumunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla bunu rastgele, kulaktan dolma bilgilerle yapmak yerine çok iyi araştırıp, enerjinizi çok doğru bir noktada odaklamak zorundasınız.

Yurt dışına adım attıktan sonraki önemi aşamalardan biri ilk dış ülke ofisinizi açmaktır. Pazarınız ya da ürününüz ne olursa olsun iş ortaklarınız ya da potansiyel yatırımcılarınız sizin yeni pazardaki varlığınızı hissetmek isteyecekler. Birkaç ay ortada görünüp ülkenize dönmeniz, her şeyin sıfırlanması anlamına gelebilir. Dolayısıyla bir ofisiniz, kalıcı bir temsilcinizin olması güven kazanmak için olmazsa olmaz adımlardan. 

Peki enerjiyi doğru yöne harcamak için hangi pazarları hedef almak gerekiyor? Burada elbette bulunduğunuz sektöre, ürünün hedef kitlesine, tespit ettiğiniz fırsatlara göre çok farklı hedefler belirlenebilir. Fakat hedefiniz yenilikçi bir ürün- hizmet geliştirip, ortaya dijital bir inovasyon ya da bir teknoloji koymak ise hedefi daraltmak mümkün. Bu noktada aşağıdaki tablo size yardımcı olacak bilgiler sunabilir.

 

Aşağıdaki tabloda çeşitli pazarların GSYH rakamlarının dünyanın geri kalanı içerisindeki oranlarını görebilirsiniz. Dolayısıyla yüzdesi en büyük olan ülkeler, ürettikleri mal ya da hizmetler bakımından dünyanın en büyük pazarları oluyor. Bu pazarlar kendi içlerinde bir potansiyel olmalarının haricinde genellikle global marka olma yolunda da en iyi rotayı sunan pazarlar oluyor. 

 

Tabloda Asya kıtasında Çin’in büyüklüğü dikkat çekiyor. Fakat burada nüfus faktörünü göz ardı etmemek gerekiyor. Japonya, nüfus anlamında Çin’in onda birinden daha küçük olmasına rağmen GSYH bakımından üçte biri seviyede. Bu da Japonya’nın üretim ve global olma yönünü ortaya koyuyor. Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Hong Kong gibi pazarlar ise satış yapmak için fırsatlar sunsa da dünyaya açılmak için pek de iyi birer kapı değiller. Üstelik bu pazarlarda satışa daha elverişli şirketler de genellikle Amerika ya da Avrupa çıkışlı olmalarıyla dikkat çekiyor.

Avrupa pazarları da nüfus oranlarına kıyasla yüksek GSYH oranlarına sahip olsalar da yabancı şirketleri barındırma ve dışarıya açılmalarını sağlama konusunda çok fazla örneğe sahip değiller. 

 

Bu noktada pastanın en büyük kısmına sahip olan ABD’nin başarısına geliyoruz. Hem 325 milyonluk nüfusuyla ciddi bir iç pazara sahip olan Amerika, hem de siyasi dalgalanmalara rağmen halen yabancı şirketlere- girişimcilere en açık pazarlardan biri. Saymakla bitmeyecek şekilde global şirket çıkarmayı başarmış olan ülkede bu alanda tecrübeli yatırımcı, danışman ve hukuki temsilciler bulmak da oldukça kolay. Neticede tüm dünyanın GSYH bakımından dörtte birini elinde bulundurmak ciddi bir tecrübenin eseri. Bu olanaklarının yanı sıra ABD, bulunduğu kültürel çeşitlilik ortamı itibarıyla, orada öğrenilenlerin diğer pazarlarda da etkili olduğu gözlenen nadir pazarlardan. Dolayısıyla ABD’de deneyimlediklerinizle, diğer pazarlarda da etkili bir oyuncu haline gelebilirsiniz.  

Peki ABD’de ilk ofisinizi nasıl açarsınız? 

Elbette vizenizi ve uçak biletinizi alıp ABD’ye gidebilir, burada kendinize bir oda kiralayabilirsiniz. Fakat bu hem zaman hem de para bakımından pahalıya gelecek bir yöntem olacaktır. Zira ofisinizin kapısını kendiliğinden çalınmayacağı için sizin bağlantılar kovalamanız, danışmanlık almanız, hukuki yönleri araştırmanız ve her şeyden önemlisi ürün- pazar uyumunu yakalamak için ciddi pazar araştırmaları yapmanız gerekiyor. Tüm bunlar tek başınıza karşılaşmak istemeyeceğiniz kadar ciddi bir yük demek.

Doğru adres: Innogate

Innogate programı bu noktada bazı eşsiz avantajlara sahip. Size ABD pazarına gitmeden, ABD’li mentorları getirerek ciddi bir ön hazırlık fırsatı tanıyan Innogate, ilk ofisiniz için de önemli bir avantaj sağlıyor. Innogate’in Chicago ve San Francisco’da bulunan ofisleri aslında programa katılan firmalar için de birer ilk ofis. Dileyen firmalar bu ofisleri kullanarak şirket kurulumlarını gerçekleştirebileceği gibi yıl boyunca müşteri, yatırımcı, danışman, mentor görüşmeleri için de bu ofisleri kullanabiliyor.

 

Elbette bu ofislerin tek avantajı dört duvar sunuyor olmaları değil. Hem Chicago, hem de San Francisco ofisleri bulundukları şehrin en önde gelen girişimcilik merkezlerinde yer alıyor. Bu merkezler (1871 Chicago ve Galvanize San Francisco) ortak çalışma alanlarında birçok girişime ve yenilikçi şirkete ev sahipliği yaparken aynı zamanda önemli girişimcilik etkinliklerine de sahne oluyor. Dolayısıyla ofisin kapısından çıktığınız anda çok zengin bir networking ortamına kavuşmuş oluyorsunuz. Yeni açıldığınız bir pazarda sadece dostluklar ve bağlantılar elde etmek için değil, kültürel farklılıkları da anlayıp bir strateji geliştirebilmek adına bu ortam çok önemli. 

ABD’de globalleşmek, ofis sahibi olmak formu doldurarak, size detaylı bilgi vermemizi sağlayabilirsiniz.